Yapıcı Düşüncenin, Gücü Var Mı?

Yayınlama: 02.09.2023
148
A+
A-
Eğitim ve Davranış Bilimci İlişki ve Evlilik Danışmanı Yaşam Koçu

Yapıcı düşünce, kelime olarak bile sempatiyle karşılanır. Yıkıcılığın karşıtı olması da bu sempatiyi daha da artırarak, yaşam sürecine sokulmak istenir. “İçinde bulunulan durumun sadece iyi yanlarını görebilme becerisi” olarak tanımlanması, sanki polyanacılığa atıf gibidir; ama değildir. Yaşamdaki iyi – kötü döngüsünü belirleyen unsur, birbirlerinin içinde bulunmalarıdır. Kötünün içindeki iyi, iyinin içindeki kötü bilinçle algılandığında; ayrılmaz iki kardeş olduğu bilincine ulaşılacaktır. Üstelik birbirleriyle olan rekabetleri, yaşamın seyrini değiştirme gücüne de sahiptir. Birini biraz daha öne çıkarma becerisi, tamamen bireysel donanımların etkinliğinde gelişecektir.

“Karanlığa küfredeceğine, bir mum yak.” diyen Konfüçyüs, milat öncesinden bugüne seslenmiş gibidir! Olumlu düşüncenin engin denizinde yüzen yapıcı düşünce, her zaman insan yaşamının ivmesini oluşturmuştur. Tembelliğe de atıf yapan Konfüçyüs, günümüzde toplumun içinde bulunduğu ataletin ne kadar da kötü bir şey olduğunu gözler önüne sermiştir. Mevcut olumsuzluğa küfretmeyi marifet sayan, hem kendi yaşamının hem de çevresinin olumsuz düşüncelere yönelmesine sebep olan insan tiplerinin çokluğu, hepimizin yaşam enerjisini etkiler durumdadır.

Özellikle bizim toplumumuzda tenkit etmek nedense çok cazip ve kolaydır! -“Tenkit ettiğin şeyi, sen yap” denildiğinde ise cevap alınmaması, insanın içindeki olumsuzluğun daha baskın olduğunu gösterir. Nedendir bilinmez; her şeyin olumsuzluğu insana yakın gelmektedir. Aslında bu, genel bir “umutsuzluk sendromu”dur. Evrende her şeyin tersiyle var olduğu bir türlü kabullenilmez. İyi olduğunda; -“Ben başardım”, kötü olduğunda; -“Neden ben?” denmesi bunun ispatı gibidir. Döngünün yaşamın gerçeği olduğu, algılanmasa da onlar kendi içinde sürecin başrolünde olmaya devam ederler. İnanç yapısında bulunan statükoyu koruma içgüdüsü, yeniliğe olan direncin özünü oluşturur. İnsan yapısı pek değişmemiştir. Bunun temelinde, belirsizlik olsa da aslında donanım eksikliğidir. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemenin ne kadar saflık olduğu bilinse de yeni bir şey yapmayarak farklı sonuç beklentisi, daha da saflık olduğu algılanmaz. Yenilikten korkulur. Oysaki yeni halin güç olduğu algılanmadığında; gelişimin ve değişimin yoluna taş konmuştur.

Yeninin ne olacağının belirsizliği insanı kısmen ürkütür ve bu doğaldır; ama bazı insanların yenilik ve değişim peşinde koşmasına da -“Deli cesareti var” denmesi korkunun ispatı gibidir. Yapıcı düşünce, “yeni buluş ve yenilik arayan özgün düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlayan bir düşünme biçimi” olarak algılansa bile o korkuyu yenmesi güçtür.

İnsanlık tarihindeki yenilik ve değişimlere direncin bir tek açıklaması vardır; korku. Başarılı olmuş insanların hayatı incelendiğinde; gelişim ve değişime ne kadar delice bir cesaretle başvurdukları görülür. Her güzel şeyin zor elde edilme süreci, aslında onun somut değeri değildir. Harcanan emektir. İnanmışlığa harcanan emeğin kutsiyeti, insanın içini ısıtır. Yanılma payının bile düşünülmemesi o yolun en güçlü enerjisini oluşturur. -“Her şeye rağmen başaracağım” sözü, yaşama muhteşem bir başkaldırıdır aslında. Bu enerjinin gücünü oluşturan yapıcı düşüncenin, yaşama olan katkısına değer biçilemez. Çaresiz durumlarda bile insana güç veren yapıcı düşünce, mutlaka bir çıkış yolunun olabileceği hissine ulaştıracaktır. Vazgeçme hissini engelleyerek çıkış yolunu aydınlatacaktır. Yokluğu ise alternatif ve özgün düşüncenin üretilmemesine yol açarak, her şeyin içinde bulunan olumluluğa ulaşmayı zorlaştıracaktır. Günlük yaşamda, başarısız durumlarda çokça duyulan; -“Olmayacağını hissetmiştim” söylemi bile aslında olumsuzluğa yatkınlık kompleksidir. Başarı durumunda ise -“Ben başardım” söylemi, olumsuzluklara meydan okuyan yapıcı düşüncedir. İnsan hayatının belirsiz geleceğini oluşturan negatif enerji, insan düşüncesinin ön sıralarında her zaman mevcuttur. Korkulmasının asıl nedeni budur. Hayatın her evresinde, mevcut halin değişimini tetikleyen yapıcı düşüncenin gücü, yaşamın ana dinamiğinden biri olduğunu hissettirir.

İnsanın karşıtlığa olan yatkınlığı, hayatı doğrudan etkiler. İlişkilerden, dostluklara kadar zıt düşünce, tersi ile var olduğundan ilgi çeker. Herkesin hayatında hayır dediği birçok şeyi sonradan yaptığı olmuştur. Reddedilen şeye merak duygusunun gelişmesi, insanın çelişkileri arasındadır. İşin kolayına kaçıp -“Büyük konuşmuşum.” sözüne sığınılması, aslında öngörüsüzlüğün itirafı gibidir. Karşı çıkılan şeyin gücü, her zaman zihnin bir köşesinde durur ve orada olduğu bilinir. İnceleme ve analiz etme gibi eylemlerin asıl nedeni, ona olan direnç gibi görünen merak duygusudur. Oysaki yaşamın her kademesinde yapıcı düşünce gücünün hissedilmesi, karşıtlığı yok ettiği için yaşamın hem kalitesini artıracak hem de meyilli halde bulunulan “hayır”a karşıt bir enerji doğuracaktır. Üstelik yapıcı düşünce her şeye evet demek değildir. Düşünme, analiz etme, uygulama ve olabilirliğini inceleme gücü hissettiren önemli bir donanımdır. Yapıcı düşünceye sahip olan bir insanın başarı şansı artacaktır. Olumsuzluğa olan direnci her zaman beslemesi, davranışı doğrudan etkileyebilecektir. Hissedilen şey; o anda olumsuz bile olsa, olumluluğu arama enerjisini meydana getirecektir.

Çocukların küçük yaşlarda başlayarak yapıcı düşünceye sevki, hayatları boyunca sürecin olur tarafını görme şansına kavuşmalarını sağlayabilecektir. Kimin söylediği belli olmayan manifesto gibi anonim bir söz vardır; “Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.” Olmazlığı olur hale getiren şeyin temelindeki inanç, yapıcı düşüncenin eseridir. Hayatın içinde her zaman karşılaşılabilecek olan başarısızlığı kabul etmek bile yapıcı düşüncenin marifeti olduğunun kabulü, ona yüklenen anlamı derinleştirecektir. Yapıcı düşüncenin özünü oluşturan inanç, her zaman her ortamda insanın yoldaşı olmalıdır. O inancın gücüyle ulaşılan her sonuç, aslında kendini inşa etmek anlamına gelecektir. Pes etmeme alışkanlığı, zoru bile başarma enerjisini hissettirecektir. Pes etmenin insan hayatına ne kadar olumsuz etkisi varsa, inançla ve inatla başaracağım hırsının sonucunda başarısızlık bile olsa harcanan emeğe üzülünmeyecektir; çünkü denenecek olan denemenin bile enerjisi olacaktır. Vazgeçmemenin gücü, aslında yapıcı düşünce gücünün bilinçteki tezahürüdür.

Yapıcı düşüncenin, hayata karşı başarma stratejisi olduğu anlaşıldığında, sadece olumlu bakmak olmadığı da algılanacaktır. Olumlu bakmak soyut olurken, yapıcı düşünce somut bir kavramdır. Doğru – yanlış ikileminden kurtuluşun yolunu da aydınlatan yapıcı düşünce, alternatif şartları masa üzerine çıkarma gücüne de sahip olduğundan, verilen karardan bile dönülme gücünü sağlayacaktır. Yapıcı düşüncenin çözüm odaklı olması, her şeyi onaylama alışkanlığını da yok edecektir.

Toplumda çokça yaygın olarak gördüğümüz yapıcı düşünceden yoksunluk, sosyal barışı olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Körüklenen kamplaşma ve ötekileştirmenin getireceği sonuçlar, nedense önemsenmemektedir! Oysaki yapıcı düşüncenin yaygınlaşması, toplumsal barışın gücünü oluşturarak herkesi olduğu gibi kabul etme mertebesine ulaştıracaktır.

 

– İletişim : ahmetbayindir@gmail.com / 0532 737 56 58

– Kanal 1 : https://www.youtube.com/channel/UCOon25MrYlx_asiZK3I1c4A

2 : https://www.youtube.com/channel/UC4Hvgrd_nmH_PLDsyMAgsRg

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

error: Habermatik Medya !!