Öfke, bilinenin aksine bir davranış değil, duygudur. “Zıtlaşmalarda ortaya çıkan içgüdüsel bir tepkidir.” Sonuçları bakımından kontrol edilebildiğinde, son derece sağlıklı bir rahatlama aracıdır da. Kontrolsüz hali, genellikle olumsuz sonuçlar doğuracaktır ve yaşam kalitesini düşürecektir. Keskin sirke, küpüne zarar verecektir! Bedende, kan akışından nefes almaya kadar etki göstermesi, yaşamdaki önemini artırır.
Önlenemeyen davranışlarda, genellikle öfke etkisini görürüz. Sevinmek ve mutlu olmak, ne kadar doğal ise öfkenin de doğal olduğu akla gelmese de yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Günlük hayatımızda gülümsetecek etkilerin az olmasına karşın, öfkelendireceklerin fazla olması, öfkeyi her zaman ortaya çıkarır.
Bir zıtlaşma ile karşılaşıldığında; hem dışsal, hem de içsel dürtüleri tetikleyecektir. Arkadaşınız, anneniz, kardeşiniz veya sokaktaki bir insanla zıtlaşarak öfkelenebileceğiniz gibi; trafik sıkışıklığı, sözün tutulmaması ve iptal edilen bir randevuya da öfkelenebilirsiniz. Öfkelenmenizden, kişisel kuruntularınız sorumlu olabileceği gibi, daha önceden başınızdan geçmiş ve sizi öfkelendirmiş olayların tetiklemesi de sorumlu olabilecektir. -“Hiç sebep yokken neden öfkelendin?” söylemini çokça duyarız. Unutulduğu sanılan ansızın ortaya çıkıveren duyusal bir dürtü de öfkeye sebep olmuştur.
Öfkenin boyutları; bilişsel, duyusal ve davranışsal olarak belirlenebilecektir. Bütün bu insani fonksiyonlar, hayatımızda hep vardır ve olacaktır. Önemli olan onları kontrol altında tutmak ve uyum içinde geçinebilmektir. Uyumdan kasıt; zıtlaşmanın sebep olduğu öfkenin, davranışı tetiklemesinin önlenmesidir. Bu aşamada, bilinç düzeyinin yüksekliği ve güçlü bir kişilik, bireyin en önde gelen silahlarıdır. Yaşam kalitesine getirdiği olumsuz durumları önlemenin yollarını öğrenmek durumunda olduğumuzun bilinci; yaşamla barışmak gerektiğini de öğretecektir.
Etkisi bakımından öfke, uyarıcı duyguyu harekete geçirmesi, gerginliğin başlaması, nefesimizin sıklaşması ve kan basıncımızın artmasıyla; savaş ya da kaç tepkisi vermesi, yaşam kalitesini doğrudan etkileyecektir. Bastırılan öfkenin, kaygı ve depresyona yol açtığı artık bir gerçektir. İfade edilemeyen öfke, kişiler arası ilişkileri bozabileceği gibi, zihinsel ve fiziksel sorunlara da yol açacaktır. Öfkenin yol açtığı gerginlikle, baş ve mide ağrıları, solunum sorunları, sinir gerginliği, dolaşım ve duyusal rahatsızlıklar oluşacaktır. Bu rahatsızlıkların hepsi yaşam kalitesini olumsuz etkileyecektir.
Öfkenin boşaltılması tehlikeli olabileceği için bilim çevresinde artık yanlış bulunmaktadır. Bunun, diğer kişileri incitmek için verilmiş bir onay gibi algılaması, öfke analizinin iyi yapılması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. “Kızgınlık duygusunun boşaltılması, öfke ve saldırganlığı daha çok artırır. Sorunu çözmek için hiçbir yararı yoktur” görüşü, başka bir pencere açar. Kızgınlığı, neyin tetiklediğini bulmak ve kontrolü kaybetmeden, bu nedenlerin analizi yapılabildiğinde; öfke kontrolünün başarılabileceği düşüncesi gelişecektir. “Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.” görüşü konunun özeti gibidir. Öfke kontrolünde doğru yöntem, kişiden kişiye değişse de yaşam tarzına uygun olmalıdır. Elbette kişinin tepkisel davranışlarının ortaya çıkmasında karakter etkindir; ama sebep aynı olsa da bazı insanlarda kızgınlıkla öfke oluşur, bazı insanlarda oluşmayacaktır. Hatta onlar, sebebe hiçbir tepki göstermeyebileceklerdir. Kışkırtıcı durumlara yüzleşme ve açıklamalar getirmek, farklı bakış açıları düşünmek, sizi daha doğru tepkiler vermeye yönlendirebilecektir. “Öfkenizi, düşünme biçiminizi yeniden gözden geçirmek için bir uyarı olarak kullanabilirsiniz.” Öfke kontrolünde -“Öfkenin seni ele geçirmesine izin verme, derin bir nefes al” gibi taktikleri denemek faydalı olacaktır. Derin nefes aralığında bedenden uzaklaşan bilincin, yerine gelmesiyle davranışların önceden öngörülebilmesi de öfkenin bilinçle değerlendirilmesini sağlayabilecektir. Tepkinin davranışa dönme aşamasında, yaşamda geçen olumlu bir durumu hatırlayıp onu tekrarlamak da çözüm olabilecektir; çünkü insanın kendini motive etmesi daha etkindir.
Öfke durumunda; vücudun nasıl tepkiler verdiğini keşfetmek, keskin ve kontrolsüz tepkileri azaltabilecektir. “Öfke anında yaşanılan fiziksel uyarıların yarattığı enerjiyi, üretime dönüştürerek önemli bir kaynak olarak da kullanılabilecektir.” Kendimizi dinleme, iletişim kanallarını açık tutacaktır. Duyguların doğru yöntemle ifade edilebilmesi için, öncelikle tanınmaları gerekir. Duyguları olumlu yolla ifade etme becerisi kazanmak, güç kazandıracaktır. Olumlu duygu durumunda nazik olmanız sizi kışkırtan yıkıcı davranışlardan uzak tutarak, öfkeden koruyabilecektir. Öfke sonucunda tetiklenen davranışları, normal şartlarda onaylamadığınızı düşünmek, sizi öfke karşısında güçlendirebilecektir.
Kızgınlık anında genellikle düşünceler, gerçeği yansıtmazlar. Olayların abartılmış ve çarpıtılmış etkilerini yansıtır. Böylelikle, bilincin zayıflaması ile duygusallık hâkim olduğundan, mantıksız ve normal yaşamda onaylanmayan davranışların yapılması kolaylaşacaktır. Kendinizi düşüreceğiniz olumsuz durumdan kurtarmanın, elinizde olduğunu düşünmek güç kazandıracaktır. Öfkenin etkisi ile kızgınlığın arttığı hissedildiğinde; -“Eyvah, şimdi her şey mahvolacak!” yerine; –“Neden kızdığımı çok iyi anlıyorum; ama dünyanın sonu değil” ve -“Kızmam, bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” denebilmesi fayda sağlayabilecektir.
Öfke kaynağı, bir olay ise -“Asla!” ya da -“Her zaman!” gibi sözcükleri zihinde etkisizleştirmek gerekecektir. Yani -“Bu asansör asla çalışmaz!” gibi cümleler, sadece hatalı değildir; aynı zamanda kızgınlık duygumuzda haklı olduğumuzu düşünmemize de yol açacaktır. Durumla ilgili yargıyı vermiş olduğumuzdan, sorunun çözümüne de katkıda bulunmayacaktır. Kendimize; öfkelenmenin hiçbir şeyi çözmeyeceğini, kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı olmayacağını, hatta daha da kötü hissedebileceğimizi hatırlamamız gerekecektir.
Öfke hissi geldiğinde; “Mantığa sığınarak, nefes alıp ve içimizden 10 ‘a kadar saymak” bilimsel önerimler arasındadır. Böylece, öfkenin gazabıyla karşımızdakileri kırmamış ve öfkemizin yaşam kalitemizi kötü yönde etkilemesi savuşturulmuş olacaktır.
İletişim : ahmetbayindir@gmail.com / 0532 73 756 58
YouTube : Yaşam Şimdidir – Ahmet Bayındır