Hayatta hem tekrarlanan hem de tekrarlanmayan olayların olması, insanın yaşam anlamını derinleştirirken rehavete de sürüklediği olur. Tekrarlanan olayların hep olacağı zannı, tekrarlanmayanların değerinin anlaşılamamasına yol açsa da o, olduğu gibidir. Bir defa olmuştur. Tekrarlanan olayların bilimsel ve istatiksel yanının tekrarlanmayanlarda olmaması onu, daha değerli kılması gerekirken; bu değer, çoğu zaman fark edilmez. Oysaki tekrarlananların oluş süreci ile tekrarlanmayanların oluş süreci birbirine uymamaktadır. Her şeyin tekrarlanma beklentisi boşa çıktıkça hayal kırıklıklarına bağlı pişmanlık ve üzüntüler, kapıda bekler durumda olurlar. Hataların kapatılma beklentisi beklentileri azdırır.
Tekrarlanan olayları kontrol edilebilme beklentisi olacağından, duruma hâkimiyet hissi her zaman olacaktır. Bir davranış soncunda kırdığınız birinin gönlünü, ikinci gün alırsınız; ama kırdığınız “an”ı geri alamazsınız. O “var”lıkta yerini almıştır, hep orada olacaktır. En küçük bir kırgınlık tekrarında, düşünce oradan çıkarır ve “var” olur. Tekrarlananların verileri, tekrarlanmayanlarda bulunmaz. Hiçbir pişmanlık, tekrarlanmayan olayı, geri getiremez. –“Hayatımı kendi elimle mahvettim” diyen bir insanın düzeltebileceği çok şey vardır; ama o durum orada hep duracaktır. Hata, hayatına mal olmuşsa zaten her şey bitmiştir. O da bir defa olmuştur. Tekrarlanmayan olayların metafizik derinliklerinin etkisiyle ortaya çıkan his, her zaman tam algılanamasa da daha derinde bir gücün etkisine girilecektir. Her yaşam dinamiğinin tekrar yaşama isteğinin doğması, hataların üstünün örtülme isteğini yerine getiremez. O, bir defa olmuştur.
İnsan yaşamında tekrarı olmayan yaşamın ana dinamikleri; “Var’lık”, “Ben”, “Şimdi” ve “Hayat”tır. Onlar bir defa olmuştur.
Var’lık bilincinin sonsuza kadar yok edilememesi, güçlü bir düşünce derinliğinde hissedilebilecektir. Yıllar sonra da olsa ortaya çıkan bir söylem, bir resim, bir şekil, küçük bir düşünce bile onu, var etmeye devam eder. Tarih kitaplarında anlatılan bir olay geçmiştedir; ama okunduğu anda var olur. Düşünceniz sizi alır o zamana götürür. Hele bir de resim varsa, o resimle empati kurarsınız, hatta konuşur yorum bile yaparsınız. Artık hiçbir şey o zamana geri dönüp yerine geçemeyecektir. O oradadır; ama şimdi anılınca var olmuştur. Bir aile büyüğünüz hiç tanımadığınız kenarları yırtık bir resme bakarak -“Bu benim babam” demesinin sizin için o anda bir anlamı yoktur; ama aile büyüğünüz onu size anlatırken var etmiştir. Empati kurduğunuzda da siz; oysaki zar zor belli olan bir siluettir. “Var”lığı hissedilmiştir. Büyükbaba şimdi var olmuştur; ama mevcut değildir. Var’lığın düşünsel değerinin derinliği, onu zamanlar üstüne taşımıştır.
“Ben”, benliğin özüdür ve doğuştan sonra bir defa olmuştur. İnsanın yaratılıştaki tekliğini ifade eder. O teklik, tüm evrendedir. Her insanın DNA sarmalının mucizevi yapısı, onun tek olmasının asıl sebebi olmuştur. Her türlü şekilden bağımsız olmasıyla ortaya çıkan gizem, akılları zorlamaya devam edecektir. Bu gizemin en belirgin şekli olan parmak izinin tekliği ve tekrarının olmamasını aklınız alıyor mu?
Gerçekleşen zamanın en küçük birimi olan “An”, zamanın gerçekleştiği tek gerçektir. Gerçekleştiği anda var olmuştur. Hayat, tam fark etmesek de o anda gerçek olmuştur ve asla tekrarı olmayacaktır. Tekrarlanmayan olayların belki de en değerlisi olan bu özel yaşam hediyesi, diğer tekrarlanmayanların da oluşmasına yataklık edecektir. “Şimdi”ler yumağının gittikçe büyümesi ile oluşan hayat, farkına varıldığında gerçektir. İnsan hayatındaki hissedilmeden güme giden şimdilerin eksikliği, hayatla yaşamın çatışmasını artıran en önemli etken haline getirecektir; çünkü o şimdiler hayatın en küçük parçalarıdır. Mutlu ve olumlu hisler hayat boyunca hep olacaktır. Olumsuz ve mutsuzluklar da hep olacaktır. Hayatın tüm zıtlıklarıyla var olduğu algısıyla hayat bütündür. Yaşanan olumsuzlukların hayata karşı savaş açtığı zannıyla ortaya çıkan olumsuz düşünceler, rahatsız etse de hayatın gerçek hali olduğu algılanınca hayat anlaşılmış olacaktır.
Zaman ile hayatın ilişkisi genellikle çatışmalarla geçer; oysaki zaman, sürecin kendisi değil, sadece bir tanıktır. Yaşam, bir miktar zamanı, insana hayat olarak hediye ettiğinde; onun kısacık bir süre olduğu algılanamaz. Koca evrende hesaba bile katılamayacak küçücük bir dilimdir o. Doyumsuzlukla uzun zannedilen süreç, değerinin bilinmemesiyle daha da karmaşıklaşacaktır. Ne yazık ki bir daha tekrarı olmayacaktır! Sağlıklı iken doyumsuz hale gelen hayatın, yaşamdan elde edilen kadar olması anlaşılamadığında; garip bir duyguya kapılan insan, kerameti kendinde zannetme gafletine girebilecektir. Bir daha tekrarının olamayacağını, kaybetme eğilimine girince anlaması ise işe yaramayacaktır. Tekrarlanmayan diğer ögelerin düşünce derinliği, hayatın derinliğini arttırsa da mistik düşünceler rahat bırakmayacaktır. Bedenin içindeki canın süresinin bitmesi ile sonuçlanan son ise acı gerçektir. Süre bitmeden değerinin anlaşılması, taşıdığı ağır yükün altında ezilmesine yol açsa da o bir şanstır. Süreyi en iyi düşünce bahçelerinde gezdirmek ve onun en sağlıklı halinde terk edilmesi kabul edilmeyecektir; ama ne yazık ki hayat hediyesinin süresi o kadardır!
Tekrarlanmayan durumlar, insanın düşünsel yapısında ortaya çıkan bir bilinç halidir. Bir de dışta tekrarı olmayan olaylar vardır ki onlar, beklenen fakat zamanı belli olmayanlardır. Deprem, trafik kazası, şimşek gibi aynılarının tekrarı yoktur; ama diğerleri gibi yaşamın aynı ekseninde olmazlar. “Varlık”, “Ben”, “Şimdi” yaratılış tezahürü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu üçlünün insana hediye edilen “Hayat”ın yaşam kirişleri üstünde yükseldiğini anlamak ise yaşamı anlamak anlamına gelecektir. Var’lık; geleceğin, “Ben”; hayatın bütününde, “Şimdi” ise “Hayat”ın oluş sürecini oluşturmaya devam edecektir.
İnsan hayatında tekrarlanan olay ve durumlar, yaşam döngülerine evrildiğinden fark edilmesi zordur. Bazılarının kendi kendine tekrarlaması, onun farkına varılamamasına sebep olsa da önemi asla azalmayacaktır. Üstelik insan hayatını olumsuz etkileyen psikolojik durumlara sebep olmaya devam edecektir. Aslında bu döngü, insanın takıntısına sebep olan geçmişteki bazı “Şimdi”leri tekrar yaşamasına verilen isimdir de. İnsan hayatının travmatik olaylarının başlaması, bu döngüde gizlidir. Bu başlangıç, istemeden de olsa ilişki ve hayatı olumsuz etkileyecek güçtedir. Hayat kalitesinin düşmesi, istenmeyen olumsuzlukları besler duruma gelecektir. Bilinçdışı olarak gitgide karmaşıklaşan döngü, içinden çıkılmaz hale gelecektir. Terapinin desteğiyle bugüne taşınabilen birey, takıntısını değersizleştirmeyi başardığında o döngüyü beslemeden hayatına devam edebilecektir. Tekrarlayan yaşam döngülerini ele aldığımızda; bireyin, aynı olayları tekrar etmesiyle yeni travmaları kendi kendine oluşturduğu gözlenecektir.
Tekrarı olmayan “Varlık”, “Ben”, “Şimdi” = “Hayat” olduğu anlaşılmadıkça, tekrarı olanların etkisi hesaba katılmayacaktır. Yaşam ile barış içinde olmadan, hayatın anlamı çözülemeyecektir. Yaşamdan emekle ve bilinçle alınan her yaşamsal dinamik, insanın neden yaşadığı bilincinin anlaşılmasını sağlamaya yetecektir.
►⸎◄
ahmetbayindir@gmail.com, @a.byndr.016, @AHMTBYNDR