Suriye’de Heyet Tahrir Eş-Şam’ın (HTŞ) başını çektiği muhalif güçler, rejim güçlerine karşı Halep’e büyük bir operasyon başlattı. Dört gündür süren çatışmalarda silahlı gruplar, Tel Rifat’a girdi. SMO birlikleri, Türkiye sınırına 18 kilometre uzaklıktaki, 8 yıldır terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’nin işgalinde olan Tel Rıfat’ta kontrolü sağladı. Çatışmalarda 311 kişinin öldüğünü belirten Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Halep’in çoğunluğunun muhaliflerin eline geçtiğini açıkladı. Muhalif gruplar İdlib’in tamamında da kontrolü sağladı ve Hama’ya doğru ilerlemeye başladı. Suriye ordusu hazırlık amaçlı geri çekildiğini duyurdu. Suriye ve Rusya hava kuvvetlerine ait uçakların Suriyeli muhalifleri vurduğu aktarıldı. Çatışmalarda SMO birlikleri, Kuveyris Askeri Havaalanı’nı ve Mınnığ Havalimanı’nı ele geçirdi. Şam’da Esad’a karşı askeri darbe girişimi başlatıldığı iddia edilirken herhangi bir açıklama yapılmadı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, “Terörizm, destekçileri kim olursa olsun, sadece güç dilinden anlar ve onu bu dille kırıp ortadan kaldıracağız” açıklaması yaptı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Türkiye’nin Halep’te devam eden çatışmalara müdahil olmadığını söyledi.
Yeniden Refah Partisi, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan BEKİN, TBMM’de yapmış olduğu açıklamada;
Tunus’ta “Yasemin Devrimi” ile baş gösteren ve tüm Ortadoğu coğrafyasına yayılan “Arap Baharı”nın ortaya çıkardığı siyasi kasırganın en çok etkilediği ve politik eyleme dönüştüğü ülkelerin başında gelen Suriye’de yaşanan acı tecrübeler ve ülkenin içinde bulunduğu büyük yıkım ve kaos ortamı başta Türkiye olmak üzere Suriye’ye komşu olan ülkeleri derinden etkilemiştir.
Suriye’de son gelişmeler ile ilgili iyice kayganlaşan siyasi zeminde konjonktürel gelişmeler bağlamında Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğini etkileyebilecek olan her türlü ayrıştırıcı ve ötekileştirici palyatif çözümler ortaya koymak yerine, istikrarlı, dengeli ve birleştirici uzun vadeli çözüm öncelikli politikaları ortaya koymak stratejik açıdan Türkiye’nin tarihi misyonu gereğidir.
Son yıllarda küresel dış etkenler vasıtasıyla Suriye’de döşenen istikrarsızlığın ve kaosun yapı taşları özellikle Kuzey Doğu ve Kuzey Batı fay hattında büyük kırılmalara neden olurken şüphesiz Türkiye, yanı başında yaşanan bu gelişmeler karşısında büyük göç dalgası ve sınır güvenliği bağlamında en çok bedel ödeyen ülkelerin başında geldi.
Kronikleşmeye yüz tutmuş çatışmaların yeniden alevlenmeye yüz tutması durumunda hiç şüphesiz etnik ve mezhep ayrışmalarına neden olabilecek gelişmelere tanık olabiliriz. Bu durum, bölgede “Büyük Egemenlik Projesi”ni hayata geçirmeye çalışan ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet etme nitelikli gelişmelere vesile olabilir. Nitekim yakın geçmişte Suriye sendromunda yaşanan karşılıklı manevra hamleleri ve meydan okumalar ne yazık ki hep hegemon güçlerin yararına, bölge ülkelerinin ise zararına gelişme göstermiştir.
Bundan böyle Türkiye olarak, Suriye’de sorunun değil çözümün tarafı olmak durumundayız. Bu nedenle Suriye geleceğinin stratejik boyutu kapsamında asıl dinamikleri oluşturabilmek, barış ve çözüm yolundaki hedefleri gerçekleştirebilmek amacıyla başlatılacak olan bu önemli çalışma, sadece Suriye’nin değil, tüm bölgenin istikrar ve güveni açısından büyük öneme haiz olacaktır.
İran, Rusya ve Türkiye Temsilcileri, 24-25 Ocak 2024 tarihinde yapılan Astana Formatındaki Suriye Konulu 21. Yüksek Düzeyli Toplantı’ya İlişkin Ortak Bildiri’de; “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB)” insani durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve çevresindeki durumun sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabakata varmış olmalarına rağmen son dönemlerde buna uyulmaması Suriye’de çatışmaların yeniden ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Keza Astana Formatındaki Suriye konulu 21. Yüksek Düzeyli Toplantı’da alınan karar gereği; Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim ret edilmiş ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanı sıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılığı vurgulanmış olmasına rağmen özellikle Rusya’nın bu konuda Türkiye’yi yalnızlaştırması olayların farklı ivme kazanmasına neden oldu.
Bu arada ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sulvien’in yaptığı açıklamada; “ABD’nin, Suriye rejimi karşıtı Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) tasarımları ve hedefleri konusunda” geçerli endişelerinin olduğunu buna rağmen ABD’nin, cihatçı grupların, Suriye hükümetini sıkıştırmasından “yakınmayacağına” dair ifadesi bir bakıma Pentagon’un Siyonist Benjamin Netanyahu ile aynı dili kullanmakta olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin geçmişten dersler çıkararak Suriye’de bir an önce istikrarın sağlanması, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması konusunda komşu ülkelerle yakın işbirliği içerisinde olması son derece büyük önem taşımaktadır.