Bakan Güler: Esad hava sahamızı kullanmadı

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle 2024 Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nda değerlendirmelerde bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakanlık olarak ülkenin savunma ve güvenliği için üstlendikleri …

Bakan Güler: Esad hava sahamızı kullanmadı
Yayınlama: 15.12.2024
1
A+
A-

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle 2024 Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı‘nda değerlendirmelerde bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bakanlık olarak ülkenin savunma ve güvenliği için üstlendikleri görevleri başarıyla yerine getirdikleri yoğun bir yılı geride bırakırken artan azim ve kararlılıkla yeni yıla hazırlandıklarını söyleyen Güler, “Stratejik önemi yüksek olan ülkemiz; aynı zamanda çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde yer almaktadır. Yakın coğrafyamızdan başlamak üzere bölgesel ve küresel gerilimlerin arttığı, istikrarsızlığın ve belirsizliğin hat safhaya çıktığı bir güvenlik ortamından geçiyoruz. Bu kritik dönemde ülkemiz, güvenlik, huzur ve barışı önde tutan çok yönlü ve etkin bir savunma ve güvenlik politikası takip ediyor.” ifadelerini kullandı.

Çok boyutlu ve karmaşık hale gelen mevcut güvenlik ortamının ve bölgedeki kaotik gelişmelerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her an harekata hazır, etkin ve caydırıcı bir güç olmasını ve bu gücünü pekiştirmesini zorunlu kıldığını belirten Güler, diye konuştu.

“YIL İÇERİSİNDE 99 TERÖRİST TESLİM OLDU”

Terörle mücadelede yapılan konsept değişikliğiyle “terörü kaynağında yok etme” anlayışını uygulamaya aldıklarını vurgulayan Güler, şöyle devam etti:

Geçmişte yürütülen “sınırlı hedefli ve süreli” askeri harekatların yerine bugün artık, “sürekli ve kapsamlı” operasyonlarla terör örgütüne ağır darbeler vuruyoruz. Sahanın gerekliliğine uygun, alışılmadık, öngörülemez, süratli ve sürekli icra esaslarında gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla; Irak ve Suriye’nin kuzeyi dahil bu yılın başından itibaren 2 bin 939 teröristi etkisiz hale getirdik. Ayrıca, yıl içerisinde 99 terörist de teslim olmuştur. 9 büyük, 59 orta, 100 binden fazla küçük çaplı operasyon icra edilmiştir. Terör örgütünün eylem ve hareket kapasitesinin sıfırlanması için gözümüzün değmediği, ayağımızın basmadığı yer bırakmıyor, alandaki hakimiyetimizi her geçen gün geliştiriyoruz. Nihai hedefimiz; Irak ve Suriye sınırlarımız boyunca Türkiye’ye tehdit olabilecek tüm terörist faaliyetleri kaynağında yok etmek ve terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarmaktır.

“IRAK SINIRIMIZIN TAMAMININ EMNİYETİNİ TESİS ETTİK”

Bakan Güler, Pençe -Kilit Harekatı’na ilişkin, “17 Nisan 2022’de Irak’ın kuzeyinde başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu’nda kahraman ordumuzun büyük cesaret, fedakarlık ve yoğun gayretleriyle Zap’ta kilidi kapattık. Irak sınırımızın tamamının emniyetini sınır ötesinden tesis ettik. Terör örgütü tarafından önemsenen ve Suriye ile Kandil arasında kilit konumda olan bu bölgede bin 136 teröristi etkisiz hale getirdik. Ayrıca, Pençe-Kilit Harekatı’nda bugüne kadar toplam 3 bin 158 Mayın ve El Yapımı Patlayıcı imha edilmiş, bin 327 mağara ve sığınak kullanılamaz hale getirilmiş, 957’si ağır silah olmak üzere 2 bin 421 muhtelif silah ve bu silahlara ait 910 binden fazla mühimmat ele geçirilmiştir. Bölgedeki operasyon ve faaliyetlerimiz aynı azim ve kararlılıkla devam etmektedir.

Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da Bağdat ve Erbil’e gerçekleştirdiği ziyaretlerin, Türkiye-Irak ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz. Terörle mücadelede ülkelerimiz arasındaki iş birliğini kalıcı hale getirmek için görüşmelere devam ediyoruz. Bu kapsamda ülkemiz ile Irak arasında sonuncusu Bağdat’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantılarının dördüncüsünü, 15 Ağustos’ta Ankara’da icra ettik. Irak Savunma Bakanı ile “Askeri, Güvenlik İş Birliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı”nı imzaladık. PKK’yı kendi problemi olarak da görmeye başlayan Irak’ın, PKK terör örgütünü “yasaklı örgüt” ilan etmesi yönünde aldığı kararı memnuniyetle karşılıyor, en kısa sürede “terör örgütü” olarak da ilan etmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

“SURİYE’NİN BİRLİĞİ VE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ DESTEKLİYORUZ”

Suriye’de yaşanan olayların maddi, manevi, sosyal ve toplumsal yükünü en fazla çeken ülkenin Türkiye

Suriye’de icra ettiğimiz harekatlarla terör örgütünü engelledik ve sınırlarımızın güvenliğini sağladık. Bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk. Suriye’deki son gelişmeleri en başından itibaren bölgedeki muhataplarımızla iş birliği ve koordinasyon içerisinde yakından takip ediyoruz. Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünü destekliyor, terörle mücadeleye ise büyük önem ve öncelik veriyoruz. Yaşanan son gelişmeler ve ortaya çıkan durum; muhalefetin talepleri ve rejimin bunları dikkate almaması, keza rejimin kendisine iyi niyetle uzatılan eli tutmaması nedeniyle uzun süredir çözülemeyen ve Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlardı. Yerel unsurların bu faaliyetlerinin öncesinde veya herhangi bir aşamasında ülkemizin bir dahli olmamıştır.

Ayrıca; Suriye Milli Ordusunun Suriyeli muhaliflerden meydana geldiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında Suriye’deki ihtilafın bir tarafı olarak açıkça kabul edilen Suriye Geçici Hükümetinin bir parçası olduğunu ve bu hükümetin Savunma Bakanlığının emri altında çalıştığını da vurgulamakta yarar var. Bu kapsamda; Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bölgemizin güvenliğine yönelik ağır tehdit oluşturan PKK/YPG terör örgütünün bölgedeki belirsizlikten faydalanmasına asla izin vermeyeceğimizi, bölgede varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuzun net olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Şimdi Suriye’de ortaya yeni bir durum ve gerçeklik çıktı. Suriye’nin artık; istikrarlı, demokratik ve siyasi açıdan birleşmiş müreffeh bir ülke olma vakti gelmiştir. Bunun için bizler de Suriye’de kapsayıcı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, tam normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz. Bu çerçevede Suriye’de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde kalıcı siyasi çözüme ulaşılacağına da inanıyoruz.

“HUDUTLARIMIZDA KAÇAK GEÇİŞLERE İMKAN TANIMIYORUZ”

Hudut hattında dünya standartlarında ve teknoloji yoğunluklu sistemlerin etkin şekilde kullanıldığını vurgulayan Bakan Güler, “Meydana gelen teknolojik gelişmeler ile tedbirlerimizi geliştiriyoruz. Böylelikle hudutlarımızda kaçak geçişlere asla imkan tanımıyoruz. Halen hudutlarımızda 8 Hudut Tugayımız, 6 Hudut Alayımız olmak üzere toplam 60 bin personel de görev yapıyor. 1 Ocak 2024’ten itibaren hudutlarımızda 93 bin 349 kişinin geçişi engellenmiş; yakalanan 13 bin 551 düzensiz göçmen ile 280 terörist ve 801 kilogram uyuşturucu madde kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Tüm bunlara rağmen hudutlarımızla ilgili daha önce de karşılaştığımız gibi farklı ülke ve zamanlarda çekilmiş, eski ve benzer görüntülerle özellikle sosyal medya üzerinden kamuoyu yanıltılmaya ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yıpratılmaya çalışılmıştır.” dedi.

“TARİHİ BİR UZLAŞMAYA EV SAHİPLİĞİ YAPTIK”

Bakan Güler, Türkiye’nin bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkılarına ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi;

Türkiye; Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik öngörüsü ile son yıllarda savunma ve güvenlik alanında önemli adımlar atarak bölgesinde ve dünyada etkin bir konuma ulaştı. Bölgesel ve küresel barış için öncü bir rol üstlenen Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de birçok coğrafyada kardeş, dost ve müttefik ülkelerin haklı davalarına destek olmayı sürdürmektedir. Türkiye ile birlikte olanlar kazanacak demiştik. 2024, Türkiye ile birlikte olanların kazandığı bir yıl oldu. 2025, bu gerçeğin perçinlendiği bir yıl olacak diye düşünüyoruz.

Türkiye olarak Afrika’nın huzur ve istikrarına büyük önem veriyor, Afrikalı dostlarımızla ilişkilerimizi daha da geliştirmeyi hedefliyoruz. Dost ve kardeş ülke olarak gördüğümüz Somali’de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak eğitim, danışmanlık ve destek kapsamında icra ettiğimiz faaliyetler artarak devam ediyor. Somali ile 8 Şubat’ta imzaladığımız İş Birliği Anlaşması ile şu ana kadar yapılan faaliyetlerimizin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Somali’nin isteği üzerine terörle mücadele konusunda kendilerine verdiğimiz desteği deniz güvenliği alanında da vermeye başlayacağız. Bu amaçla Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz, donanma gemilerimizin (TCG Gökova ve TCG Gediz, TCG Ütğm. Arif Ekmekçi) refakat ve korumasında Somali’de görevlerine devam etmektedir. Öte yandan Çarşamba günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuğunda Somali ve Etiyopya arasında tarihi bir uzlaşmaya da ev sahipliği yaptık.

“İSRAİL, İŞGALCİ ZİHNİYETİNİ ARTAN SALDIRGANLIKLA ORTAYA KOYMAKTADIR”

İsrail’in bugüne kadar alınmış kararlara rağmen, bölgede haksız ve hukuksuz uygulamalarına, masum sivilleri, özellikle çocukları hedef alan katliamlarına devam ettiğine, Filistinlilere devlet terörü uyguladığına dikkati çeken Bakan Güler, şöyle devam etti;

Öte yandan, İsrail’in Lübnan’a yönelik son saldırıları ve İran ile yaşadığı gerginlik tüm bölgenin kaosa sürüklenme tehlikesini artırmış, İsrail saldırılarının Gazze ile sınırlı kalmayacağı, bölge geneline yayılacağı endişemizin ne kadar haklı olduğunu da göstermiştir. Zira İsrail, işgalci zihniyetini her fırsatta ve gittikçe artan bir saldırganlık ve hukuk tanımazlıkla ortaya koymaktadır. Öyle ki Suriye’de meydana gelen son gelişmeler sonrası İsrail’in Golan tepeleri bölgesindeki yeşil hattı işgali ve Şam’a yönelik saldırıları, bu konudaki haklılığımızın son göstergeleridir.

Uluslararası camianın bölgeyi büyük bir tehlikeye sürükleyen bu saldırgan devlete karşı daha da somut adımları bir an önce atması gerekmektedir. Bir kez daha vurgulamak isterim ki; Orta Doğu’da kalıcı barış ve istikrar için 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafya bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti’nin kurulması şarttır. Öte yandan İsrail’in saldırganlığı altında zor durumda kalan Gazze’ye ve Lübnan’a insani yardımlarımızı ulaştırmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, 19 uçak, 11 gemi ile 275 bin ton yardım malzemesi bölgeye gönderilmiştir. Ayrıca 10 Ekim’de, çok az sayıda ülkenin yapabileceği çok önemli bir tahliye operasyonunu, Beyrut Limanı’ndan gerçekleştirdik.

“TÜRKİYE, NATO İTTİFAKI’NA KATKI SAĞLAMAYA DEVAM EDİYOR”

Türkiye’nin NATO İttifakı’na katıldığı günden bu yana 72 yıldır üstlendiği tüm görevleri başarıyla yerine getirmeye; NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak NATO kuvvet yapısına, misyon, operasyon ve karargahlarına katkı sağlamaya devam ettiğini belirten Güler, “Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; 10 Ekim 2023’te bir yıl süreyle komutasını devraldığı Kosova Barış Gücü (KFOR) Komutanlığı görevini uluslararası sorumluluğun gerektirdiği tam bir tarafsızlık ve şeffaflık içerisinde başarıyla yerine getirmiş, 18 Ekim 2024’te üstlendiği KFOR Komutan Yardımcılığı görevini devralmış, 1 Aralık 2024-1 Aralık 2025 tarihleri arasında 65’inci Mekanize Piyade Tugayı Komando Taburumuz ile KFOR İhtiyat Taburu görevini, 1 Temmuz 2024’te; 4 yıl süreyle üstlendiğimiz Karadeniz Müşterek Görev Kuvveti (CTF BLACK) ile yine 1 yıl süreyle üstlendiğimiz Akdeniz Müşterek Görev Kuvveti (CTF MED) Komutanlıklarını, 24 Temmuz 2024’te 7’nci kez devraldığı deniz haydutluğuna karşı Birleşik Görev Kuvveti (CTF-151) komutasını, 3 Aralık 2024’te Kanada Deniz Kuvvetlerinden devraldığı NATO Daimi Deniz Görev Grubu-2’nin komutasını başarıyla sürdürülmektedir. Ayrıca, NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2’nin komutasını da 16 Aralık’ta, 6 aylığına devralınacaktır. Bosna Hersek’teki Avrupa Birliği Gücü Althea Harekatı Manevra Bölüğü rotasyonu kapsamında ise bir motorlu piyade bölüğümüz 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla İtalya’dan görevi devralacak ve 30 Haziran 2026’ya kadar 18 ay süreyle görevini sürdürecektir.” ifadelerini kullandı.

DOĞAL AFETLERLE MÜCADELE

Güler, yaşanan afet ve acil durumlarda, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talepler çerçevesinde arama, kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteği sağlandığını belirterek, şunları anlattı:

1 Mayıs-30 Kasım 2024 (yangın mevsimi) tarihleri arasında Orman Genel Müdürlüğünün talebine istinaden 35 büyük orman yangınına 114 helikopter ile 3 bin 558 sorti ve 7 bin tondan fazla su atımı yapılarak destek sağlanmıştır.

SAVUNMA SANAYİİ

Bakan Güler, “Savunma sanayii alanında güçlü ve bağımsız olmayan milletlerin geleceğe güvenle bakabilmeleri mümkün değildir.” değerlendirmesini yaptı.

Savunma sanayii firmalarınca üretilen yerli ve milli ürünler konusuna da değinen Güler, şunları dile getirdi:

Tasarımdan üretime kendi imkanlarımızla geliştirdiğimiz sistemleri kardeş, dost ve müttefik ülkelere de ihraç ederek ekonomimize de önemli katkılar sağlıyoruz. Bu kapsamda büyük bir başarıyla hizmet veren ve dünya klasmanında takdir gören silahlı/silahsız insansız hava sistemlerimiz Akıncı, TB-2,TB-3, Aksungur, Anka ve üretimi devam eden Kızılelma ve Anka-3’ün yanı sıra; Temel eğitim ve hafif taarruz uçağımız “HÜRKUŞ”, Jet eğitim uçağımız “HÜRJET”, Genel maksat helikopterimiz “GÖKBEY” ve taarruz helikopterimiz ATAK, ilk yerli ve milli savaş uçağımız KAAN, ana Muharebe Tankımız ALTAY, MİLGEM projesi kapsamında üretilen korvetler, Milli Denizaltı (MİLDEN Projesi), İSTİF sınıfı fırkateynler ve özellikle TCG ANADOLU ülkemizin savunma sanayi atılımlarının en somut örnekleridir. Son olarak geçtiğimiz ay Bayraktar TB-3’ün, milli gururumuz ve donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu’dan ilk kalkış ve inişini başarıyla gerçekleştirmesi de / yerli ve milli savunma sanayindeki adımlarımızın en son örneğidir.

“ÇELİK KUBBE KATMANLI BİR HAVA SAVUNMA MİMARİSİDİR”

Ayrıca, Dizayn Proje Ofisimiz tarafından, yerli ve milli olarak tasarlanan ve üretilen Ada Sınıfı korvetlerimiz ve İstanbul firkateynimizden sonra / 3’üncü proje olan TF-2000 hava savunma harbi muhribi ile 4’üncü proje olan milli uçak gemisinin tasarım faaliyetleri de başarıyla devam etmektedir. Önümüzdeki yılın ilk aylarında, bu iki proje kapsamında sac kesme faaliyetlerinin de yapılmasını planlıyoruz. Öte yandan uzun menzilli hava savunma sistemleri (SİPER), füze teknolojileri ve elektronik harp sistemleri gibi kritik savunma sanayi projelerimizde de önemli aşamalar kaydedilmiştir. Türk savunma sanayisinin önemli bir yapıtaşı olarak hayata geçirilmekte olan Çelik Kubbe; kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma silah sistemlerimizin KORKUT, HİSAR-A/HİSAR-O, GÖKDEMİR, SİPER entegre biçimde görev yapmasını sağlayan, günümüzün tehditlerini bertaraf etme kabiliyetine sahip etkili ve katmanlı bir hava savunma mimarisidir. Bu “güvenlik şemsiyesi”ni inşa edecek teknolojik olgunluğa erişmiş durumdayız.

Askeri Fabrikalarımızda, yerli ve milli kaynaklarla modernizasyon, bakım ve onarım faaliyetleri başarıyla yürütülmekte, Fırtına Obüslerimiz üretilmekte, tersanelerimizde, kendi savaş gemilerimiz ve milli denizaltımız tasarlanıp inşa edilmekte, su üstü ve su altı platformlarının bakım ve onarımları gerçekleştirilebilmektedir. Bakanlığımıza bağlı ASFAT, savunma sanayi alanında kritik projeleri başarıyla yürütmektedir. Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz de, sahip olduğu köklü tecrübe ile milli proje ve yatırımlara öncelik vermektedir. Mühimmat üretimini geliştirmek üzere Kırıkkale’de yeni fabrikaların yatırım süreci de başlatılmıştır. Ayrıca savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımız doğrultusunda Ağustos ayında Aksaz Tersanemizin açılışını yaparken / Mersin Tersanemizi de hizmete almış bulunuyoruz.

SURİYE’DE YENİ YÖNETİM

“Suriye’deki yeni yönetimle askeri işbirliği olur mu?” sorusunu cevaplayan Bakan Güler, Esad’ı deviren yeni yönetim; ilk açıklamasında tüm hükümet kurumlarına, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlara saygı göstereceğini açıkladı. Ayrıca, kimyasal silah tespit etmeleri halinde elde edecekleri bilgileri şeffaf şekilde Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütüne bildireceklerini özellikle ifade ettiler. Yeni yönetimin yapacaklarını görmek ve onlara bir şans vermek gerektiğini düşünüyoruz. Halihazırda birçok ülke ile Askeri Eğitim ve İş Birliği Anlaşmamız bulunuyor. Yeni yönetimin talep etmesi durumunda gerekli desteği sağlamaya hazırız.” ifadelerini kullandı.

Güler, sözlerini şöyle sürdürdü;

ABD’nin Suriye’de bugüne kadar belli bir tutumu vardı ancak ortam değişti. Artık herkes istese de istemese de ortaya çıkan gerçekliği kabullenmek zorunda. Nitekim, PKK/YPG’nin ana gelir kaynaklarından biri olan ve petrolün ana bölgesi Deyrizor muhaliflerin kontrolüne geçti. Şu anda PKK/YPG terör örgütü bu gelir kaynağından mahrum kaldı. Zaten TUSAŞ saldırısı sonrası düzenlenen operasyonlarla Suriye’nin kuzeyindeki teröristlere kaynak sağlayan tesisler vurulmuştu. Örgüt şu anda parasal konuda çok ciddi sıkıntıya girdi. Ayrıca Esad’ı deviren yeni yönetimin vermiş olduğu mesajlara dikkat edersek ülkede kapsayıcı rol oynayacaklarını açık açık ifade ettiler.

Suriye’deki terör örgütünün elebaşı Ferhat Abdi Şahin kendi televizyonuna yaptığı açıklamada “Biz yeni yönetimle anlaşıyoruz. Suriye’de bulunduğumuz alanlarda yeni Suriye bayrağından başka bayrak dalgalandırılmayacak” mesajı verdi. Bu mesaj, terör örgütünün yeni dönemde kendini kurtarmaya yönelik bir arayış içerisinde olduğunu gösteriyor. PKK/YPG terör örgütünün artık tek başına hareket etmesine ve kendisine alan açmasına ne Suriye halkının, ne yeni yönetimin ne de bizim müsaade etmemiz söz konusu değildir. Öncelikli konumuz PKK/YPG terör örgütünün tasfiyesidir. Bunu ABD’li dostlarımıza da açık ve net şekilde ifade ettik. Onların da pozisyonlarını tekrar değerlendirmelerini bekliyoruz.

“TERÖR ÖRGÜTÜ ER YA DA GEÇ TASFİYE EDİLECEK”

Yeni dönemde Suriye’de PKK/YPG terör örgütü er ya da geç tasfiye edilecek. Bunu hem Suriye’deki yeni yönetim hem de biz istiyoruz. Suriye dışından gelen örgüt mensupları Suriye’yi terk edecek. Suriye’li olanlar silahlarını bırakacak. Bizim ne Irak’ta ne de Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok. Bizim problemimiz sadece ve sadece teröristlerle. Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz de terör örgütü PKK/YPG’nin baskı ve zulmüne maruz kaldı. PKK/YPG’li teröristler orada yaşayan Kürt kardeşlerimizin çocuklarını zorla kaçırıyor ve çocuk yaşta silahaltına alıyor. Aileler de bu durumdan rahatsız olduklarından çocuklarını örgütün elinden kurtarmak için başka ülkelere göndermeye çalışıyor. İşte bizim sorunumuz Kürt kardeşlerimize de zulmeden PKK/YPG terör örgütüyledir.

RUSYA’NIN SURİYE’DEKİ DURUMU

Rusya’nın Suriye’deki birliklerini tam anlamıyla çektiğine yönelik kesin bir emare bulunmadığını belirden Güler, “Bazı gemileri bakım ve değişim kapsamında Rusya’ya götürebilirler. Şu anda oradan ayrılacaklarını sanmıyorum. Kalmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Hatta bir Rus yetkili, Suriye’de kalmaya devam edeceklerini ve yeni yönetimle de bu konuda görüştüklerini açıkladı. Rusya, Suriye içerisinde farklı yerlerde bulunan değişik büyüklükteki birliklerini Tartus ve Lazkiye’ye topladı. Bu süreçte onlara gerekli desteği sağlayabileceğimizi söyledik. Ancak bu konuda bizden bir talepleri olmadı. Bölgedeki son gelişmelerden sonra her ülkenin bir oyun planı var. Biz savunma ve güvenlikle ilgili tüm gelişmeleri yakından takip ediyor ve alınması gereken tüm tedbirleri alıyoruz. Ayrıca, Suriye’den kaçan Beşar Esad’ın hava sahamızı kullandığı iddiaları da doğru değildir. ” diye konuştu.

Güler, Türkiye’nin Suriye’deki mevcudiyetinin, Suriye topraklarının bölünmesine ve bir terör koridorunun oluşturulmasına engel olmak için olduğunu vurguladı.

F-16, EUROFİGHTER ALIMI

Bakan Güler, Hava Kuvvetlerinin gücünü artırmaya yönelik faaliyetlere ilişkin, şunları aktardı: 40 adet F-16 alımı ile ilgili süreç ve teknik görüşmeler devam ediyor. Eurofighter konusunda da görüşmeler olumlu şekilde sürüyor. Katar’da tatbikata katılan Birleşik Krallığa ait 2 adet Eurofighter, 18 Aralık’ta Ankara’ya gelecek ve uçakları görme fırsatı bulacağız. F-35 konusunda da almak istediğimizi daha önce söylemiştik. F-16 alım sürecindeki olumlu havanın F-35 sürecine de yansıyacağını düşünüyoruz. ABD’de görevi devralacak yeni yönetimle de müttefiklik ruhuna aykırı CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasını konuşacağız. S-400 ile ilgili tutumumuzda ise bir değişiklik yoktur.

TEĞMENLER HAKKINDA YÜKSEK DİSİPLİN KURULU SÜRECİ

Bakan Güler, MSÜ Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde bazı teğmenlerin ve bazı personelin Yüksek Disiplin Kuruluna (YDK) sevk edilmesine ilişkin, “Teğmenlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinde müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olmazsa olmazdır. Biz olaya en başından itibaren disiplin açısından baktığımızı defalarca ifade ettik. Konu yürürlükten kaldırılan andı okumak veya “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” demek değil, amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapmaktır. Olaya ilişkin yapılan inceleme ve soruşturmanın okunan metinle veya içeriğiyle bir ilgisi yoktur. Disiplin soruşturmasında hiçbir teğmene okunan metnin içeriği veya neden “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” dedin, diye soru sorulmadı. Burada önemli olan, içerik ne olursa olsun disiplin sürecinin her zaman aynı şekilde işletilecek ve disiplinden asla taviz verilmeyecek olmasıdır. Yüksek Disiplin Kurulu süreci devam etmektedir. Kurul kararını henüz vermedi. Bu aşamada kesin kanaat belirtmek uygun değil. Hep birlikte sonucu bekleyelim.” dedi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

error: Habermatik Medya !!