Doğadaki canlıların, tasarımlarının tek oluşu kendi içinde bir meydan okuyuştur. Bütün bu kendine has farklılıklar, nasıl meydana gelmektedir diye düşündüğümüzde, parmak izimizdeki kendine haslık bile aklımızı zorlayacaktır. Genetik DNA şifrelerimiz bir başka gizem! Farklılığımızı, koca evrende tek olduğumuz düşüncesi ile birleştirdiğimizde; içimize güven duygusunun dolduğunu hissetmez miyiz? Yaşamımızı doğrudan etkileyerek özel kılan şey, farklılıklarımızdır. Farklılıklarımızın farkındalığı ise gücümüzdür ve en önemli yaşam dinamiğimizi oluşturur.
Bireyin, sahip olduğu özellikler bakımından, çevredeki insanlardan daha fazla farklılığının olması onu üstün yapmaz; ama ne kadar farklı olduğunun farkındalığına ulaşılamamışsa başka bir farklılığı öne alıyor demektir. Öncelikle insanın, kendi farklılığının farkında olması gerekecektir. Farkındalığı yüksek olanlar, nelere sahip olduğunu veya olamadığını iyi bilirler. Farklı olma duygusu, huzur sağlayan temel duygulardandır; ancak, farklılıkların kişilere neler kazandıracağı veya neler kaybettireceği, o farklılıklarıyla tercihler yaparken öngörülemeyecektir. Yaşam tercihlere göre şekillenecektir. Farklılığını bilerek, kararların sadece kendine ait olduğu hissi rahatlatır. Sonuç, olumsuz bile olsa kendi yaptığı için olumluya ulaşma enerjisi kazanacaktır. Kazandığı enerjinin farkındalığı, taşıyamayacağı yüklerin altına girmesini engellediği gibi yapabileceği işlerde de tembelliği önleyecektir.
Bir başka açıdan niteliksiz bir biçimde farklı olmaya gayret etmek, farklılık değil farksızlıktır. Farklılıklar, nitelikli olduğunda bir anlamı vardır. Bu niteliğin tezahürü, yaşamı doğrudan etkiler. Farklılığının farkındalığı ile elde edilen yeni durumun hazzı, özgüveni de artıracaktır. Başkalarının sahip olamadıklarını elde ettiğinde ise kendi farklılığına daha çok inanacaktır. Kendi dışındaki farklılıklar, anlamsız hale gelecektir. Bu anlamsızlığın farkında olmamak, bireyi kendinden uzaklaştıracaktır. Gidilen yol ilerledikçe yalnızlaşıp, gittikçe güvensiz bir yere doğru gidildiği hissedilecektir. Farklı kılacak özelliklerin, öz kaynaklarında var olduğu farkındalığına ulaşılmadıkça, başka farklılıkları taklit etmenin karanlığı çökecektir.
Elde edilen farklılıkların farkındalığı ile ulaşılan özgüven, bireyi ; “Başkalarının düşünce, söz ve eylemlerinden istemedikçe etkilenmeyeceği, sadece kendi farklılıklarının yaşamını şekillendirebileceği, davranışlarını sadece kendi düşünceleriyle yapması gerektiği, sosyal etkileşimin yüzde yüz doğru olmadığı ve doğruyu sadece kendisinin bulabileceği bilinç katmanına ulaştırır.”
Birey, çevrede birçok kendinden emin ve güvenli insan gördükçe bunu, nasıl başardıklarını anlamaya çalışır. Özgüven, doğuştan sahip olunacak ya da kolayca erişilebilecek bir katmanda değildir. Toplumdaki birçok insanın özgüveni aslında “Özgüvenliymiş gibi” görünme halidir. Her birey, toplumun kendinden özgüvenli davranışlar beklediğinin farkındadır. Bu beklenti, herkes tarafından bilindiği için insanlar güvensizliklerini gizlerler. Özgüvenli davranışını göstermekte zorluk çekeceği durum ve ortamlarda bulunmamaya çalışırlar. Toplumca reddedilen davranışlarının, ortaya çıkacağı hissine kapılırlar. Bu his, her zaman acı verir. Nasıl ki bedendeki bir yaranın kanamasını önlemek için bandaj yaparak kapatılmaya çalışılıyorsa; kendini reddetmenin vereceği acıyı arttıracak her türlü etken ve ortamdan da kaçınılacaktır. Bandaj yapılan yaranın kanaması bir süre sonra durur, kabuk bağlar ve zamanla izi bile kalmaz; ama insana değer katan özelliklerin yok sayılması, değersizlik hissini tetikleyecektir. İzi kalacaktır!
Kişinin farkındalığının gelişmesi, kendi hakkında olumlu ve gerçekçi değerlendirme yapabilmesi demektir. Bu durum, beklentilerin gerçekçi olmasını sağlayacaktır. Özgüveninin farkında olan bir insan; “Kendisiyle ilgili gerçeklerle yüzleşerek, neyi başarıp neyi başaramayacağının farkındalığı ile kendinin gelişmesi için çaba gösteren, değiştiremeyeceklerini kabul etmeyi ve bu haliyle kendini sevmeyi bilen kişidir.” Özgüveni yüksek olanların beklentileri, gerçekleşmese bile kendisiyle ilgili olumlu düşünmeyi sürdürebilendir. Yeteneklerine olan güveni nedeniyle, başkalarının onayına ihtiyaç duymaz. Kendini kabullendiğinden diğerlerine kabul ettirmeye çalışmaz; ama güvensizlik halinin tezahürü, başkalarının onayına muhtaçlığı artırır. Yetenek ve sınırlarının farkında değildir. Kendine verdiği değer, gittikçe azalmaya devam eder. Kendine yapılan iltifat ve takdirlere bile kendisiyle alay edildiğini düşünüp, alınabilecektir. Bu kişiler, kendini daha fazla yargılatmamak, reddedilmemek, yaralanmamak için yakın çevreden uzaklaşırlar. Kendi farklılıklarının, farkına varmadan yaşam kalitesi oldukça düşük olarak zaman tüketirler.
Her bireyin farklı olabileceğinin farkındalığı, topluma katkı sağlayacaktır. Farklılıkların yok edilmeye çalışılması, bir arada yaşama kültürünü de yok eden bir sürece dönecektir. Farlılıklara hoşgörü ve saygıyla bakılması, sağlıklı toplumun en önemli ivmesini oluşturur. Farlılıkların yaşatılması, tüm toplumun yaşam kalitesini de artıracaktır. Bireysel farklılıklar, içsel bir duyguyla beslendiği halde, farkında olma duygusu sosyolojik bir durumdur; çünkü bu farkındalık, davranışları doğrudan değiştirdiği için sosyal çevreyi etkileyecektir. Bireysel farklılığın bilinciyle, farkındalık hedef seçildiğinde, yaşam kalitesi olumlu yönde etkilenecektir.
Bireysel farlılıkların farkındalığı ile yükselen yaşam kalitesi, toplumun da yaşam kalitesini yükseltecektir. Farkındalıklar azaldıkça, yaşam kalitesi düşecektir.
===========================
YAŞAM ŞİMDİDİR isimli kitabımda “Yaşamın Ana Dinamikleri”ni yazdım.
İletişim : ahmetbayindir@gmail.com